![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIPnjOw1vsk5KWTtZEMnnQpsjUEJIP0JG91rinrPg_bH0wpyrRj96VoPTOnpmyHqlw9ITnKs-26NXLSCORjXAdAxVMvAW364lVJ6Gg4mqPQHkAVfNua3QZfYiSSm2_axU-jCWxqH5kbKl-/s320/dusunen-adam.jpg)
Bir sabah, suratlarımızı kesen ayazda bahçede sıraya
girmiş, içeri alınmayı bekliyorduk ama Behçet Öğretmen her zamanki yerinde
değildi; “Andımız”ı okuyup sınıfa girdiğimizde de ortalarda görünmedi; o gün dersler
gırgır şamatayla geçti. Ertesi gün yanındaki bir veliye, fısıltıyla durumu izâh
eden hademeden öğrendim; “Miting”e gitmişti. Anlamını bilmediğim bu kelime ve günlerce
büyüklerin öğretmenime kınayarak bakmaları zihnimde yer etti; artık o, benim için
özel biriydi. Çocuk aklımla, farklı olanın yanında yer alma hevesimi, yaptığı
her neyse, bunu öğrenme isteğimi bilmiyorum ama o günden sonra Behçet
Öğretmenime gizli bir hayranlık beslemeye başladım. Hatta tahtada matematik
anlattığı bir gün, beni sıramın altına yerleştirdiğim Kemalettin Tuğcu’nun bir
kitabını okurken yakalayıp dışarı attığında da, bu duygumda hiçbir değişiklik
olmadı.
Bugün
hâlâ unutmadığım bir sürü şeyi ondan öğrendim; Türkiye kendi kendine yetebilen
7 ülkeden biridir, ülkemiz 36-42 kuzey paralelleri ile 26-45 doğu meridyenleri
arasında yer alır, yüzölçümü 783.000 km2 dir, Atatürk çok büyük bir devlet
adamıdır, Türkiye, çok sayıdaki sınır komşusuyla “Barış” içinde yaşayan nadir
ülkelerden biridir…
Sonra bir gün beni şok eden bir şey söyledi; “İnsan
düşünen bir hayvandır”. Bunu kabul etmem mümkün değildi; insanların birbirine “Hayvanoğlu
Hayvan” diyerek kavgaya tutuştuğu, aşağılamak için “Hayvan işte ne olacak”
dediği bir sokakta büyümüştüm. Anlamak için sordum da sordum; sonunda “Hayvan”
olmanın kötü bir şey olmadığına, dahası “Düşünüyor” olmamız nedeniyle
hayvanlardan çok daha özel canlılar olduğumuza iknâ oldum.“Nilgün” demişti, “Biz
hayvanları da yeri geldiğinde koruyan canlılarız, çünkü bizde, başka hiçbir
canlıda olmayan muhâkeme yeteneği var. Algılıyor, düşünüyor, karar veriyor ve uyguluyoruz.
Diğer canlılar ise hep içgüdüleriyle hareket eder.” Ondan öğrendiğim diğer
herşey gibi bunu da hiç unutmadım.
Düşünen bir hayvan olduğumuz arada aklıma
geliyor; en olmadık zamanlarda… Mesela, annesi tarafından terkedilmiş yavru
kediler bir köpeğin memesinden süt emerken, bir cinayet haberini okurken, kendi
kütlesinin on katı kırıntıyı taşımak için çabalayan bir karıncayı izlerken,
yalan söylediği çok açık kimi insanları dinlerken, yuvadaki yavrularını korumak
için nöbet tutan kargaya bakarken… İşte böyle anlarda kafam karışıyor, içim şüpheyle
doluyor; acaba öğretmenim bu konuda yanılmış olabilir miydi?
İki gün önce sabah uyandığımda televizyonu
açtım; manzara korkunçtu, koca bir meydan kızıla boyanmıştı; ağlayarak,
çaresizce oradan oraya koşturan insanlar, üstleri pankartlarla örtülmüş cansız
bedenler, şoka girmiş kalabalığa bir şey atan üniformalı görevliler… O an içim
koptu; gerçekten de canım öğretmenim bu kez yanılmıştı.
Belki de diyorum şu anda burada otururken, o
günlerde, yani ben henüz küçük bir çocukken öyleydi; herşeyi eksiksiz bilen ve
zihnime kazıyan Behçet öğretmenim doğruyu söylemişti. Sonra, yıllar içinde ne
olmuşsa olmuş, bir sürü başka şey gibi, “DÜŞÜNEBİLİYOR” olduğunu da unutuvermişti “İNSAN”…
Sevgiyle Kalın...
Nilgün TURAN