Sayfalar

15 Mart 2015 Pazar

YÜZLEŞME (ÖYKÜ/BEŞİNCİ BÖLÜM)

En kötüsü ilk birkaç haftaydı. Hiç yaşanmışlığımın olmadığı bir insan yığını içinde kaybolmuştum. Kendin olmanın imkansız olduğu, sayısız kuralla sınırları belirlenmiş bir dünyada, bir sürünün içerisindeki küçücük bir figürdüm. Akşam olup da ışıklar kapanınca, içimde gittikçe büyüyen bir özlemle baş başa kalıyor, uykuya yenik düşene kadar ağlıyordum.

Sonra kendiliğinden mekanik bir şeye dönüştüm. Artık bu dünyanın bir parçasıydım; kurallara harfiyen uy, her şeyi tam zamanında, tam istendiği gibi yap, göze batma, hep gülümse…

Üçüncü sınıfa başladığımda özgür olduğum, kendimi ifade edebileceğim tek yerin okul olduğunu her nasılsa anlamıştım. Bu düşünceye dört elle sarıldım; çok çalışıyor, örnek gösteriliyor, takdir ediliyor, aferin alıyordum…  Belki bunlar içimdeki boşluğu doldurmuyordu ama zihnimi meşgul ediyor, sürekli düşünmeme engel oluyordu. Bataklığa düşmüş birisinin bir dala tutunarak hayatta kalması neyse, benim için de okul başarısı o oldu. Bu sayede kaybolmadan hayatta kalmayı başardım.

Ne yurt hayatımda ne de sonrasında kimseyle tüm çıplaklığı ile duygularımı paylaştığım bir arkadaşlık kurmadım. Bir daha hiç görüşmediğim Gülay, dostluk hanemde rakipsiz bir isim olarak kaldı.

Okul performansım, girdiğim her sınavdan zaferle çıkmam, sonraları sadece “anne” demeye başladığım müdür annenin de dikkatini çekmişti. Her karşılaşmamızda benimle uzun uzun konuşuyor, arada odasına çağırıyor, sorular soruyor, benimle ilgileniyordu. Hiçbir detayı kaçırmayan gözleri, elimde sıkıca tuttuğum dalı, içgüdüsel olarak kendime çizdiğim yolu görmüştü. Ben kendi başıma yürümek için ayrılana kadar da, o yolda, bazen yan yana, bazen el ele, bazen de sadece uzaktan takip ederek benimle birlikte yürüdü.

Ne zaman, yaşananları, babamı düşünsem, kendimi bir puzzle’ın başında oturuyormuş gibi hissediyordum. Her seferinde, zihnimin en derinlerine gidiyor, eksik bir parçayı bulup çıkarıyor, yerine yerleştiriyor ama asla istediğim hızla ilerleyemiyordum.

Üniversite sınavına girerken tek hedefim vardı; Hukuk Fakültesini kazanmak… Belki Puzzle hala eksikti ama şu hali bile korkunç bir adaletsizliği haykırıyordu. Ben adalet olacaktım… Sınav sonucu beklendiği gibi geldi, ilk ve tek tercihim İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdim.

Artık reşittim, yurttan ayrılma yaşım da gelmişti. Üniversiteyi kazandığım için, okula yakın başka bir devlet yurduna yerleştirilecektim. Altı ay kadar önce emekli olan müdür anneyle sık sık görüşmeye devam ediyorduk. Bir gün, “Boşver yurdu, gel benimle kal” deyince, içten içe istesem de teklifini hemen geri çevirdim. Bana göre, aynı evi paylaşmak aile olmak demekti. Aile olmak da hep kaybetme korkusu yaşamak… Üstelik sadece dikkatli gözlerin görebileceği –ki müdür anne tam da bu tarife uygundu- birtakım zayıflıklarımın ortalarda dolaşmasını da istemiyordum.

Her şey planlandığı gibi gitti; yeni yurt, yeni insanlar, başarılı bir öğrencilik… Daha ilk dönem bitmeden hocalarımın dikkatini çekmiştim, birçoğu beni ismen tanıyordu. Ayrıca derslerden arta kalan zamanlarımda okul kütüphanesinde çalışmaya başlamıştım. Yapabileceğimin en iyisini yapmış, öyle böyle kendime bir hayat kurmuştum.

Hala en yakınım müdür anneydi. Ayla abla –müdür annenin kızı- evlenince evde yalnız kalmış, her uğradığımda “ne gideceksin onca yolu, bu gece burada kalıver” ısrarları da artmıştı. Arada bir kalmaya başladım; asla aile olmadan, bir misafir gibi, bağlanmadan, sadece ben istediğimde, her an çıkıp gidebileceğimi bilmenin rahatlığıyla…


Son sınıfta bitirme tezi hazırlayacaktım. Tez konusunu babamın tüm adli dosyalarını incelemememi mümkün kılacak şekilde seçtim. Artık puzzle’ı tamamlama vakti gelmişti. Dışarıdan bakıldığında son derece normal bir genç kız gibi görünsem de, aradan geçen onca yıl içimdeki özlemi azaltmadığı gibi bir de yanına nefret denilen yepyeni bir duygu eklemişti. Özlemim beni güçsüz kılarken, nefretim kamçılıyor, koşturuyor, önüme çıkan bütün engelleri yıkmamı sağlıyordu. Özlemimde babam, nefretim de ise O vardı… 

BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU

Öykünün sonraki bölümlerinde görüşmek üzere, yorumlarınızı paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Sevgiyle Kalın

Nilgün TURAN