Sayfalar

10 Mart 2015 Salı

YÜZLEŞME (ÖYKÜ/İKİNCİ BÖLÜM)

Yatağın üstüne uzandım, hep adet olduğu üzere dizlerimi karnıma çekip, salyangoz gibi kıvrıldım. Ağlamak, birbirine geçmiş düşünce yumağını biraz açmış, beni rahatlatmıştı. Kafamın içindeki güne gelen kadınlar da bu selden nasiplerini almış, korkup, sinmiş, seslerini kesmişlerdi. İki gündür uykusuzluktan acımaya başlayan gözlerimi kapattım. Kapatır kapatmaz da, orada bir yerlerde hazır bekleyen makinist film makinasını çalıştırıverdi.  Bulunduğum ortam bir anda gerçekliğini yitirdi, kendimi kah filmde oynarken, kah filmi izlerken buldum.

Evimiz iki katlıydı. Girişte babaannem otururdu. İlk kat yapılırken, üstüne bir kat daha yapılacağı hesaplanmamış olsa gerek, bizim oturduğumuz ikinci kat kuş yuvası misali sonradan ilave edilmişti. Dışarıdan merdivenle çıkılırdı. Merdivenin hemen başındaki siyah demir kapı, hem oturma odası, hem de salon olarak kullandığımız yere açılırdı. Bu çakma salona açılan dört kapı daha vardı; mutfak, banyo/tuvalet, benim odam ve babamların odası…

Akşamları her ne yapıyor olursam olayım, kulağımın biri daima kapıda, merdivenlerden çıkacak ayak seslerinde olurdu. Babamın ayak sesleri… Bu aramızda bir oyun olmuştu, ben her akşam Onun geldiğini anlar, daha demir kapıya anahtarını sokamadan kapıyı açıverirdim. Her seferinde ben anlamayayım diye farklı bir şey dener, ayakkabılarını daha merdivenin altındayken çıkarır, parmak uçlarına basar, ama daima oyunu ben kazanır, ondan önce kapıyı açardım. Babama anlatacak hep bir şeylerim vardı, gün içinde olan biteni en ince detayına kadar sayar döker, kah kucağına kah yanına oturur, konuşur, konuşurdum. En saçma şeyleri bile, büyük bir merak ve ciddiyetle dinler, arada sorular sorarak daha da fazla anlatmam için beni cesaretlendirirdi.

Çağla yeşili gözleri, kısacık kesilmiş açık kumral saçları, yuvarlak yüz hatları, uzun boyu, yapılı vücuduyla bugün bile gördüğüm en yakışıklı adamdı babam. Ben gözlerimin ve saçlarımın rengini ondan almışım. Hala en iyiler arasında gösterilen bir pastane zincirinin üretim bölümünde çalışırdı. Her akşam gelirken minik kekler, pastalar getirirdi, en çok içine çikolata saklanmış, üstü çilekli krema ile kaplanmış muffini severdim. Çok sonraları bir kitapta okudum, “kızlar babalarını başka bir aşkla severlermiş”, işte ben onlardan biriydim.

O yıl ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Okumayı iyiden iyiye söken ben, bulduğu her şeyi okuyan tam bir kitap canavarı olup çıkmıştım. Babam böyle söylerdi. İstanbul’un havası malum, aralık ayında bile çok soğuk olmaz. Evimizin önünde etrafı yüksek tahtalarla çevrilmiş küçücük bir bahçemiz vardı. Bizim eve çıkan merdivenlerin hemen karşısında bir dut ağacı, altında da tahta bir masa ve dört sandalye… Babaannem masanın üzerindeki muşambayı her gün mutlaka temizler, benim için hazır tutardı. Hava çok kötü, yağışlı falan değilse, hem okuldan hem de sokaktan arkadaşım Gülay’la birlikte bu masada ders çalışır, oyun oynardık. Babaannem arada bize yiyecek içecek bir şeyler getirir, dışarı çıkmışken de artık iyiden iyiye ağrımaya başlamış bacağını sürüye sürüye, bahçenin dört bir yanına yayılmış çiçeklerini sular, onlarla konuşurdu.

Mutluydum, hem de çok mutluydum. Ta ki o korkunç güne kadar…

Ocak ayının ortalarıydı, birkaç gün önce babamın özene bezene benim için yaptığı bol çikolatalı, fıstıklı, üzerinde balerin figürü olan muhteşem pastayı kesip, mumları üflemiş, ne zamandır istediğim, saçları kıvır kıvır, parlak elbisesi, çeşit çeşit tokalarıyla göz kamaştıran Barbie bebeği de kapmıştım.

O gece kulağım yine merdivenlerde babamın gelmesini bekliyordum. Dışarıda olacak felaketi haber verir gibi, hiç olmadığı kadar şiddetli bir yağmur ve lanet olası bir fırtına vardı. Arada bir gök gürlüyor, çakan şimşekler etrafı gündüz gibi aydınlatıyordu. Bunca gürültü arasında babamın ayak seslerini duyamamam da, oyunumuzda yenilirim diye defalarca kapıyı kontrol ettim. Aklımda, “bu gece mutlaka çilekli bir şeyler getirir” düşüncesi, kucağımda Barbie bebeğim, demir kapının arkasındaki koltukta uyuyakalmışım.

 İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU

Öykünün diğer bölümlerinde görüşmek üzere, yorumlarınızı paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Sevgiyle Kalın

Nilgün TURAN