Sayfalar

3 Haziran 2015 Çarşamba

“ÇOCUK GELİN” OLMAK ARTIK ÇOK DAHA KOLAY!

İnsanlık kadim zamanlardan beri hep merak etmiş; nerden geldik, nasıl geldik, her şey nasıl başladı… Hiçbir öğreti ve hiçbir açıklama bu merakı gidermek için yeterli olmamış, hep daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmuş ve daha fazla kanıta… Merak yaradılışımızda var, iyi ki de var. Yaradılışımızın bize en büyük armağanlarından birisi de kanımca “hayal kurmak”. Her şeyin hayalini kurabiliriz, kendimizden başka bizi sınırlayacak hiçbir şey yok ve aklımızdan başka, “amma da delisin, olur mu” diye eleştirecek, canımızı sıkacak hiç kimse de yok. Aramızdan çok azı ama gerçekten çok azı bu en büyük lütfu layıkıyla kullanmayı başarabiliyor. İşte bunu başarabilen bazıları bir hayal kurmuş yıllarca önce; insanlığın ve yaşamın doğuşu ile ilgili perdeyi biraz daha aralamak için bir kuyrukluyıldıza gitmek… Yol çok uzun, tam 510 milyon kilometre,
inanmışlar, ikna etmişler, çalışmışlar ve 2 mart 2004 tarihinde ilk adımı atmışlar. Adına Rosetta dedikleri bir uzay aracı, 67P/Churyumov-Gerasimenko kuyrukluyıldızına doğru yola çıkmış. Yolculuk 10 yıl sürmüş. Rosetta, ihtiyaç duyduğu enerjiyi güneş ışınlarından sağladığından, bu ışınlardan mahrum olduğu yerlerde uyutulmuş. Yolculuğuna uykuda devam etmiş, tam 31 ay ondan hiç haber alamamışlar, öylece beklemişler; heyecanla, merakla, ümit ve ümitsizlikle… Sonra takvimler 12 kasım 2014 tarihini gösterirken, Rosetta, “merhaba” demiş, bir avuç inanmış insan, hayal edilemeyecek bir mutluluk ile birbirlerine sarılmış. Masal gibi değil mi? Ama gerçek… Medeni devletler bunlarla uğraşıyor ve insanlığın hayrı için hayal kuruyor.

İşte dünya Rosetta’yı konuşurken, insanlık, yaradılış, Tanrı, görkem falan derken, biz ise “eyvah AYM bir karar aldı, şimdi ne olacak” diye endişeyle birbirimize bakıyoruz. Endişeyle dediysem, herkes değil tabi ki, bazıları da ellerini ovuşturuyor, “yaşasın” diyor içten içe ve hayal kuruyor. Kurmayı becerebildiği tek hayali kuruyor, küçük bir çocuğun ırzına geçmekle ilgili olanını… Ve Yaratanın bize verdiği en büyük lütfu insanlığın felaketi için kullanıyor, insanlığın hayrı için değil.

Çocuk gelinlerle ilgili yazdığım bir başka yazıda rakamlardan bahsetmiş ve yasal olarak imkânsız olmasına rağmen, her yıl yaşı 10-14 olan 80000 kadar çocuğun, tüm devlet otoritesinin gözü önünde evlendirildiğini yazmıştım. AYM geçtiğimiz günlerde bir karar aldı. Özetle; daha önce resmi nikâh akdi yaptığını ispatlayamayan kişilere, devletin din görevlilerince dini nikâh kıyılamıyordu. Kıyılması halinde taraflar ve dini nikâhı kıyan kişi suç işlemiş sayılıyordu ve kanunla sabit hapis cezası vardı. Bu yaptırıma rağmen tablo korkunç… Alınan kararla, bundan böyle din görevlilerinin, resmi nikâh akdi olup olmadığına bakmaksızın, dini nikâh kıyabileceği ve bunun herhangi bir suç vasfı taşımadığı, en yüksek mahkeme tarafından ilan edilmiş oldu. Gerekçeli kararda kısaca, “kişiler herhangi bir resmiyet olmaksızın birlikte yaşayabiliyor ve hatta çocuk sahibi olabiliyorsa ve kanunda bu şekilde birlikteliği olanlara herhangi bir suç atfedilmiyor ve cezayı müeyyide uygulanmıyorsa, dini nikâh yaptırmak isteyenlerden illa da resmi nikâh sözleşmesi istemek eşitlik ilkesine aykırıdır” deniliyor. Kanımca bu son derece makul bir gerekçe ve üstelik mantıklı da, değil mi?

Amma velakin hayallere geri dönecek olursak; insanlık için ne yapabilirim hayalini kuran için mantıklı. Yoksa saçı sakalı ağarmış, kim bilir kaç kadınla sözüm ona evlenmiş ama hala küçücük çocukların nasıl ırzına geçerim diye hayal kuranlar için mantıklı falan değil. Sapıklıklarını, kepazeliklerini “din” kılıfının arkasına saklayarak, buldukları sözüm ona hocalara günlük, gecelik nikâhlar kıydıran insanların yaşadığı bir ülke için mantıklı falan değil. Kadının hala bir eşya gibi alınıp satıldığı, her türlü işkenceye layık görüldüğü, öldürüldüğü, söz hakkının olmadığı, kız çocuklarının okula gönderilmediği bir ülke için böyle bir karar ne makul ne de mantıklı. “Eşitlik ilkesine aykırı” denilmiş ya, asıl böyle bir karar, tüm evrensel eşitlik ilkelerine aykırı yurdum için. Bu kararla daha fazla çocuğun ırzına geçilecek ve bunu yapanlar hiçbir ceza almayacak, bu kararla kadın daha da değersizleşecek, daha hızlı alınıp satılacak ve dünyada birileri kuyrukluyıldıza ve ötesine gitmenin hayalini kurarken, ülkemde bazıları sapıklıklarının hayalini kuracak, onların kurbanları da sadece ölümün...


Haklısınız Sayın Hukukçular, gerçekten de son derece mantıklı bir karar bu ama bizim için de mantıklı mı, lütfen bir daha değerlendirin. Her ülkenin kendi iç dinamikleri vardır, öyle değil mi, lütfen bir kez daha bakın bizim dinamiklerimiz nedir diye… Lütfen kararlarınız ruhları ve bedenleri öldürmesin. Lütfen yaşatacak, geleceğe umutla baktıracak, renkli hayaller kurduracak kararlar alın. Lütfen çocuklara ve kadınlara biraz empati ile yaklaşın ve tekrar gözden geçirin bu kararı. Lütfen…

Sevgiyle Kalın

Nilgün TURAN